Zac Hikayesi


 
Zac Hikayesi
Zac Hikayesi

'Şampiyon Zac'

Gizli Silah


Zac

Özellikler;


Can
615 (+95 seviye başına)

Can Yenileme:  
8 (+0.5 seviye başına)

Saldırı Gücü:  
60 (+3.4 seviye başına)

Zırh:
33 (+3.5 seviye başına)

Saldırı Hızı:
NaN (+1.6% seviye başına)

Büyü Direnci:
32 (+1.25 seviye başına)

Hareket Hızı:
340




Yetenekleri


Hücre Bölünmesi

Zac bir yeteneğiyle rakibe her vurduğunda kendinden bir parça bırakır. Bu parçayı geri alarak Can yenileyebilir. Ölümcül hasar aldığında Zac 4 pelte parçasına bölünür; bu parçalar tekrar birleşmeye çalışır. Sağlam kalan pelte parçaları olursa, Zac bu peltelerin Can değerlerine bağlı olarak değişen Can miktarıyla tekrar dirilir. Sağlam kalan her pelte parçası Zac'in azami Can, Zırh ve Büyü Direnci değerlerinin belli bir yüzdesine sahiptir. Bu yeteneğin bekleme süresi 5 dakikadır.

Esnek Saldırı

Bedel: Bedeli mevcut canının %8 kadarı
Menzil: 800
Zac kollarından birini uzatarak bir rakibini yakalar. Başka bir rakibe saldırdığında iki hedefi tokuşturmak için birbirine doğru savurur.
Zac'in kolu uzayarak isabet ettiği ilk rakibi tutar ve hedefi kısa süreliğine yavaşlatarak ona 40/55/70/85/100 (+30% Yetenek Gücü) (+0) Büyü Hasarı verir. Zac'in sonraki normal saldırısı uzun menzilli bir darbeye dönüşür ve bir önceki büyü hasarı ile yavaşlatma etkisini tekrarlar.Zac bu iki saldırıda iki ayrı hedefi tutarsa hedefleri birbirine doğru savurur ve çarpışmaları halinde rakiplere belli bir alanda 40/55/70/85/100 (+30% Yetenek Gücü) (+0) Büyü Hasarı verir.

Maddenin Kararsız Hali

Bedel: Bedeli mevcut canının %4 kadarı
Menzil: 350
Zac yakınındaki rakiplere doğru patlayarak azami canlarının yüzdelik bir kısmını büyü hasarı olarak verir.
Zac'in bedeni infilak ederek yakındaki tüm rakiplere {{ basedamage }} + rakibin azami canının {{ basemaxhealthdamage*100 }}+{{ displaypercentdamage }} kadarı büyü hasarı verir.Vıcık kitle soğurmak Maddenin Kararsız Hali'nin bekleme süresini 1 saniye azaltır.Azami can hasarı, minyon ve canavarlara karşı en fazla 200 olabilir.

Elastik Sapan

Bedel: Bedeli mevcut canının %4 kadarı
Menzil: 300
Zac kollarını yere sabitleyip geri geri gider, sonra kendini öne fırlatır.
İlk Kullanım: Zac imleç doğrultusuna dönüp 0.9/1/1.1/1.2/1.3 saniye boyunca gerilerek güç toplar.
İkinci Kullanım: Zac belli bir konuma doğru fırlar ve güç toplama süresine bağlı olarak yakındaki rakipleri 0 ila 0 saniyeliğine havaya savurup onlara 60/110/160/210/260 (+90% Yetenek Gücü) Büyü Hasarı verir. Zac isabet alan her rakip şampiyon başına fazladan vıcık kitle ortaya çıkarır.Hareket ederek yetenek iptal edilip bekleme süresi ve bedelinin yarısı iade alınabilir.

Hoplaya Zıplaya!

Bedel: Bedelsiz
Menzil: 300
Zac dört kez zıplayarak isabet alan rakipleri havaya savurur ve yavaşlatır.
Pasif: Hücre Bölünmesi'nin vıcık kitlelerinden elde edilen iyileşme artarak şampiyonun azami canının %0 kadarı olur.
Aktif: Zac {{ bounces }} kez zıplayarak rakipleri {{ knockupduration }} saniye boyunca geri savurur ve onlara {{ damageperbounce }} Büyü Hasarı verir. Birden fazla zıplamadan isabet alan rakipler %{{ damagereductionbounce*100 }} daha az hasar alır ve havaya savrulmaz. Hoplaya Zıplaya! isabeti alan rakipler {{ slowduration }} saniyeliğine %{{ slowamount*100 }} yavaşlar.Zac, süre boyunca hareket hızı kazanır ve zıpladığı esnada Maddenin Kararsız Hali yeteneğini kullanabilir.




Zac Sloganı

 

"Ne kadar çok sinirlenirsen, o kadar çok acıyacak..."

Zac Rolü

Tank

Zac Bölgesi

  ZAUN

Şampiyon Zac Öyküsü

Beşinci ve altıncı çanın arasında kalan o altın saat. Günün en sevdiğim zamanıdır. Fabrikaköy'de çoğu insan bu saatlerde mesailerini bitirir. Yorgunluktan ölseler de artık o gün bitmiştir. İş günü onlar için artık geride kalmıştır. Onları bekleyense sıcak bir yemek ve evleridir. Buralarda insanlar kibardır ve peltemsi gövdemi Fabrikaköy'ün etrafındaki yamaç çatlaklarına sıkıştırmaktan hoşlanırım. Evine giden bir adamın yeni doğmuş oğluna karşı olan sevgisini hissediyorum. Evli bir çiftin sınır marketlerinde romantik bir akşam yemeği için yaşadığı heyecanın tadını çıkarıyorum.
Düşünceleri içime işliyor. Güzel bir his, tıpkı sıcak bir banyo gibi; gerçi etraf fazla ısındığında esneyerek epey inceliyorum. Aralarında her zaman pek o kadar mutlu olmayan insanlar da oluyor. Sonuçta, Zaun'da yaşamak bazen zorlaşabiliyor. Bazı insanlar kırık kalplerini avutmaya çalışırken, bazıları bir sonraki mesainin düşüncesine bile tahammül edemiyor ve hissettikleri tek şey bezmişlik. Hem iyiyi hem de kötüyü özümsüyorum; çünkü benim doğam böyle. Kötü hisler bazen beni sinirlendirebiliyor ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. Ailem bana bazı zamanlarda kötü hissetmemin normal olduğunu öğretmişti. Kötü olmadan iyinin tadını çıkarmak imkânsız.
İnsanlar kendi yollarına gidene kadar kalabalığı takip ediyorum. Birkaç kötü duygu zihnimi meşgul ediyor; bu yüzden onları dışarı atmak için iyi bir şeyler yapmaya karar veriyorum. Bir süredir tamir etmek istediğim ama fırsat bulamadığım bir havalandırma ağından aşağıya doğru akıyorum. Yol boyunca vücudumu kullanarak metal parçacıkları topluyorum ve denk geldiğim her çatlağa bu parçacıkları doldurup dış katmanlarımı ısıtarak onları oldukları yere kaynatıyorum. Çatlakların kapanmasıyla birlikte yukarıdaki Piltover'dan pompalanan temiz hava tekrar akmaya başlıyor. Bu, aşağıdaki çoğu sokakta akciğer marazının daha nadir görülmesini sağlayacak.
Borunun alt ucu beni kuyu seviyesinin üst kısımlarına getiriyor. Burada işler pek de iyi gitmiyor. İnsanların birçoğu çok az şeye sahip ve buna rağmen ellerinde olanı da onlardan almak isteyen başka kişiler bulunuyor. Zehirli maddeler ve kimya ocaklarının artıklarıyla dolu kuyu göletleri, bana bir laboratuvar deneği olarak yalnız başıma geçirdiğim zamanları anımsatıyor. O zamanları düşünmemeye çalışıyorum; çünkü beni sinirlendiriyorlar. Sinirlendiğimdeyse, her ne kadar bunu istemesem de bir şeyleri kırabiliyorum. Öyle hissetmeyi sevmediğimden, kendimi kayanın içerisindeki en sevdiğim yarığa bırakıyorum. Gökışığı Çarşısı'nın altından geçen o yarığa. Burası her zaman güzel. İnsanlar birlikte galerileri geziyor, arkadaşlarıyla buluşuyor, yemek yiyor ya da aşağı şehri turlayan oyuncu guruplarının hiciv gösterilerini izliyorlar. Atmosfer sıcak ve arkadaşça; burası, Zaun'un sunduğu her şeyin tadını çıkarabileceğiniz en iyi yer.
Ancak kenar sokakların altından geçerken, üzerimden bir ıstırap dalgası geçiyor. Korku ve acıdan bir ürperti, sıvı bedenimi rahatsız ediyor. Bu hoşuma gitmiyor. Burada olmaması gereken bir şey bu; kuyunun daha derinlerinde karşılaşacağınız bir şey. Kötü şeylerin iyi şeylerden çok olduğu yer orası. Burada olmamalı! Bedenimi başka kötü duygular sardıkça sinirleniyorum. Yayılmalarına engel olmak için onları takip etmeye başlıyorum.
Bir demircinin dükkânının altından geçen paslı borulardan geçiyorum. Vücudumun büyük bölümü eğri büğrü döşeme tahtalarının altını dolduruyor. Zemine sabitlenmiş ızgaranın aralarından ışık huzmeleri giriyor. Yukarıdansa öfkeli sesler geliyor. Bağırtılar ve ağlayan bir adamın sesi. Vücudumu ızgaraya bastırıyorum. Peltemsi kütlem parçalanıyor ve diğer tarafta tekrar birleşiyor. Hızla kendimi ileri atarak dükkanın içinde tekrar şekil alıyorum.
Dükkanın sahibi dizleri üzerine çökmüş, yerde yatan ve karnındaki derin bir yaradan kan akan bir kadının yanında duruyor. Dükkanı harabeye dönmüş, tepesinde ise dört adam dikiliyor. Bu tür adamları iyi tanıyorum. Kuyuda onlara çok sık rastlanıyor; iyi kalpli insanlardan haraç toplayan, ödemezlerse de varlarını yoklarını yerle bir eden haydutlar.
Kimya lambaları dükkanın içerisini aydınlatıyor; lambaların biri kasap önlüğü giyen bir adamın kopmuş elinin yerine taktığı uyduruk kancadan asılıyor. Diğer üçü ise keten tulumlar giyen, kalın gözlükler takan bir avuç kas yığını. Üzerlerinde yükseldiğimi görmeleriyle gözleri fal taşı gibi açılıyor. Vücudumu şişiriyorum. Yeşil uzuvlarım güç ile dolarken, olmasını gerektiğini düşündüğüm yerde bir ağız oluşturuyorum.
Bu adamların canını gerçekten yakmak istiyorum. Hissettiğim şeyin aslında onların duyguları olduğunu bilsem de umurumda değil. Vermek istedikleri zararı onlara iade etmek istiyorum.
"Ortalık fena karışacak," diyorum.
Sağ kolum ileriye atılarak ilk haydudun ayaklarını yerden kesiyor. Kapının yanındaki metal çubuğa hızla çarpıyor ve olduğu yere çöküyor. İkinci haydut bir kuyu-hurdacısının aşırı büyük somun anahtarını bana doğru savuruyor. Tam orta yerime isabet ediyor ve esnek bedenim tarafından anında yutuluyor. Haydudu tutup havaya kaldırıyorum ve onu tavandaki kafes işi kirişlere çarpıyorum. Yere düşüyor. Uzuvlarının bu şekilde bükülmemesi gerektiğini ben bile anlayabiliyorum. Üçüncü haydut arkasını dönüp kaçmaya çalışıyor; ancak kollarımı kaldırıp kirişlere doğru esnetiyorum. İleriye atılıyorum ve sırtına muazzam bir tekme indiriyorum. Onu yere yapıştırdığım esnada liderleri, kasap kancasını sırtımın ortasına saplayıp aşağı doğru çekiyor.
Çok acıyor. Çok acıyor. Acı vücudumun şeklinin bozulmasına neden oluyor. Yeşil, peltemsi bir sıvı hâlinde yerlere saçılıyorum. Bir anlığına bütün yön duygumu kaybediyor, dünyayı binlerce farklı açıdan görmeye başlıyorum. Haydut tepemde dikilirken, aptal suratında dişsiz bir gülümseme beliriyor. Beni öldürdüğü için memnun; yaşayan bir şeyi yok ettiği için gurur duyuyor.
Bu yıkımdan aldığı keyif, her yerimi nefret dolu bir iksir gibi sarıyor. Böyle hissetmek istemiyorum, bana öğretilen şey bu değil; ancak bu insanlara yardım edebilmek için benliğimi saran öfkeyi kullanmam gerekiyor. Bunu haydutların üzerine çevirmek zorundayım. Etrafa saçılan damlalarım birleşirken, beni o kadar da kesin bir şekilde öldüremediğini fark ediyor. Bir anda kaya gibi sertleşerek üzerine atılıyorum. Birlikte dükkanın duvarına çarpıyoruz; çarpışmanın etkisiyle et ve kemik vücudumun altında dümdüz oluyor.
Kendimi kan kaplı duvardan ayırırken, öfkenin bedenimi yavaş yavaş terk ettiğini hissediyorum. Önümdeki çiftten yükselen karmaşık duyguları hissederek insansı bir şekle bürünüyorum. Adam korku ve telaş ile bana bakıyor. Karısı bana bakarak gülümsüyor olsa da çektiği korkunç acıyı hissedebiliyorum. Yanında diz çöküyorum ve elimi tutuyor. Eli yumuşak. Minnettarlığıyla bir anda rahatlıyorum.
Başımı sallıyorum ve elimi karnına koyuyorum. Isı saçarak küçük bir parçamı yarasının üzerine bırakıyorum. Bu parçamın bir daha asla geri gelmeyeceğini biliyorum; ancak bunu isteyerek yapıyorum. Hayatını kurtarabilmek için bunu yapmam gerektiğini biliyorum. İçerisindeki parçam yaralı bedenini tamir ediyor, kopmuş dokularını birbirine bağlıyor ve mide çeperinin iyileşmesini sağlıyor. Kocası elini yarasının üzerinde gezdiriyor ve yaranın tamamen iyileştiğini fark ederek derin bir oh çekiyor.
"Teşekkür ederim," diyor kadın.
Cevap vermiyorum. Veremiyorum. Bu denli bir güç sarf etmek beni yoruyor, zayıf düşürüyor. Yoğunluğumun bozulmasına izin veriyorum ve ızgaralardan aşağı akarak borulara geçiyorum. Kayaların aralarındaki çatlaklardan geçerek, güzel duygularla dolu olacağını bildiğim yerlere doğru ilerlemeye başlıyorum. Kendimi yenilemeye ihtiyacım var. Zaun'un sunduğu tüm güzellikleri hissetmeye ihtiyacım var.
Canlı hissetmeye ihtiyacım var.
Hissetmeye ihtiyacım var.
© League of Legends Sampiyonlar (Karakter) Özellikleri | Powered by Blogger